Arama Sonuçları - Rıza Nur, 1879-1942
Rıza Nur
| ölüm_yeri = İstanbul, Türkiye | partisi = Cumhuriyet Halk Fırkası (1923-1926) | eşi = İffet Nur | çocukları = | ilişkiler = | öğrenim = | meslek = Doktor | dini = | boş1 = Ödülleri | veri1 = | imza = }} küçükresim|upright=1.18|8 Temmuz 1910 tarihli Servet-i Fünun dergisinde Rıza Nur Rıza Nur (30 Ağustos 1879, Sinop - 8 Eylül 1942, İstanbul), Türk siyasetçi, hekim ve yazardır.II. Meşrutiyet'in ilanı ile açılan Osmanlı Meclis-i Mebûsan'ının ilk döneminde ve 1. ve 2. Dönem TBMM'de Sinop milletvekilliği yaptı, TBMM tarafından seçilen I. İcra Vekilleri Heyeti içinde Türkiye'nin ilk Maarif Vekili (Eğitim Bakanı) oldu, Moskova Antlaşması ve Lozan Antlaşması müzakerelerine katıldı. Daha sonra ise çeşitli bakanlıklarda görev alan Rıza Nur zaman içerisinde dönemin hükûmeti, devlet yetkilileri ve yapılan reformlar ile ters düşmüş; bunun üzerine ise 1926 yılında Türkiye'yi terk etmiştir. Bu süreçte Türk tarihi ve Türkoloji alanında çalışmalar yapmıştır. Atatürk'ün ölümü üzerine Aralık 1938'de Türkiye'ye tekrar geri dönmüş ve Türkçü dergilerde çalışıp Türkçülük hakkında yazılar yazmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk millî eğitim bakanıdır. 1921-1923 senelerinde ise sağlık bakanı olarak görev yapmıştır. TBMM'de milletvekilliği yaparken; saltanatın kaldırılması için kanun teklifinin önergesini veren kişi kendisidir. Türkiye'nin ilk fennî sünnetçisidir. Ayrıca yazdığı ilk kitap da fennî sünnet hakkındadır.
Rıza Nur'un hatıratı, 1967 yılında Kadir Mısıroğlu tarafından neşredilmiştir. Rıza Nur, hatıratını 1935 yılında British Museum'a vermiş ve 1960 yılında neşredilmesini istemiştir. Rıza Nur'un hatıratından Türkiye'de ilk olarak bahseden Doçent Doktor Cavit Orhan Tütengil olmuştur. Kitap 1968 yılında Türkiye'de yasaklanmış ve toplatılmıştır.
Rıza Nur hatıratında, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir ve Fevzi Çakmak da dahil olmak üzere; ordu komutanlarının ve Türkiye Cumhuriyeti kurucularının akıl hocasının kendisi olduğunu iddia etmektedir. Saltanatın kaldırılmasının kendisi sayesinde olduğunu savunmakta; laikliğin de yine kendisi sayesinde ilan edildiğini savunmaktadır. Öte yandan, hilâfet makamını Türk milletine üstünlük veren bir kurum olarak gördüğü için hilâfetin kaldırılmasının doğru olmadığını savunmaktadır. Yazılarında İslam'a özlem duyduğunu ve hayatında en mutlu olduğu dönemin namaz kıldığı dönem olduğunu ifade etmektedir. Kadınları küçümseyen görüşler kaleme almış, eşcinsellik hakkında düşüncelerini yazmıştır. Türk ırkının dışındaki ırkları yazılarında küçümsemiştir, özellikle Arnavutlara karşı bel altı lâflar etmiştir. Türk olmayanlara devlet görevi verilmesine karşı çıkmıştır. Ayrıca yazılarında; başta Atatürk ve Karabekir olmak üzere birçok devlet yetkilisinin yeterince Türkçü olmadığından yakınmaktadır. Yazılarında İnönü'yü betimlemek için Kürt, Rauf Orbay'ı betimlemek için Abaza gibi etnik sıfatlar kullanmaktadır. Salih Bozok'a da Arnavut diyen Rıza Nur, Bozok'u Arnavut kimliğinden ötürü aşağılamaktadır. Fevzi Çakmak için ise sıklıkla ''kuzu paşa'' tabirini kullanmakta ve onun fiziksel görünüşünü hatıratlarında tiye almaktadır. Atatürk'ün sağlığında Türkiye'de bulunduğu dönemde yazdığı ''Türk Tarihi'' adlı eserinde Atatürk'ü hep övmüştür.
8 Eylül 1942'de İstanbul'da ölmüştür. Mezarı Merkezefendi Mezarlığı'nda bulunmaktadır. Mezar taşının üstünde, kendi isteği ile ismi (Rıza Nur) Orhun alfabesiyle (𐰺𐰃𐰔𐰀 : 𐰣𐰆𐰺) yazılmıştır. Ayrıca mezar taşında "''Türklük için yaşadı, öldü''" yazmaktadır.
Biyolojik çocuğu bulunmayan Rıza Nur; Nihal Atsız'ın manevî babasıdır.
Ruh sağlığının zaman içerisinde bozulduğu düşünülmektedir. Şevket Süreyya Aydemir'e göre Rıza Nur bir ''ruh hastasıdır''. Nur, yazdığı kitaplarda da yer yer psikolojik sıkıntılarının olduğunu belirtmekte, hattâ kendisinin nevrasteni olduğunu düşünmektedir. Turgut Özakman'ın ''Dr. Rıza Nur Dosyası'' adlı kitabında da Nur'un şizofreni belirtileri gösterdiği, narsisizm hastası olduğu, paranoid reaksiyonlar sergilediği, ruh sağlığının bozuk ve tutarsız olduğu yazılmaktadır. Yukarıdaki bilgiler Wikipedia'dan alınmıştır